Aort Topuzu Belirtileri Nelerdir ve Nasıl Tedavi Edilir?

Çoğunlukla 50 yaş ve üzerinde görülen aort topuzu, dolaşım sisteminin en uzun damarı olan ve vücut dokularına temiz kan taşıyan aortun çeper yapısının deformasyona uğraması neticesinde oluşur.

Aort Topuzu Genişlemesi

Genellikle 50 yaş ve üzeri bireylerde sık görülmesine karşın genç yaştaki bireylerde de rastlanma ihtimali olan aort topuzu, vücut dolaşım sisteminin en kapsamlı ağına sahip olan aortun çeper elastikiyetinin çeşitli nedenlerden ötürü deformasyona uğraması neticesinde ortaya çıkan anevrizma yani genişleme hastalığı olarak tanımlanabilir.

Hastalığın genellikle 50 yaş ve üzerinde yani yaşlı olarak nitelendirilen kesimde görülmesinin en önemli nedeni; bireyin yaşı arttıkça doku yenilenmesinin azalmasıdır. Dolayısıyla, damarların elastikiyetlerini kaybetmesi üzerinde etkin rol oynayan faktörlerin başında yaş faktörün geldiğini ifade etmek gerekir.

Erkek bireylerde aort topuzu görülme sıklığının kadın bireylere kıyasla 5 kat daha fazla olduğu göz önünde bulundurulursa, hiç şüphesiz yaş faktörüne ek olarak cinsiyet faktörünü de hastalıkla ilişkilendirirerek incelemek gerekir.

Bu noktada aortun yapısından ve vücut sistemleri içerisinde rolünden bahsetmek hiç şüphesiz hastalığın ne denli tehlikeli olabileceğinin anlaşılması açısından önemlidir. Dolaşım sistemindeki en uzun damar olma özelliğini taşıyan aortun dayanıklı yapısı, yüksek kan basıncı karşısında direnç göstermesine büyük ölçüde yardımcı olur.

Aortun vücut sistemleri açısından yerine getirdiği görev; akciğerlerde temizlenen ve vücut dokuları tarafından kullanılmaya hazır hale getirilen temiz yani oksijence zenginleştirilmiş kanın vücuda dağıtılmasıdır. Görüldüğü üzere aort damarının çalışma sisteminde meydana gelecek herhangi bir aksaklık diğer dokuları oksijen  yönünden fakir bırakarak çalışma sistemlerini olumsuz etkileyecektir.

Damar çeperlerinin tahribata uğraması ile çapın normal boyutunun iki katına çıkması; 

  • Damarın çatlayarak fonksiyonel yapısını büyük ölçüde kaybetmesi.
  • Damar yırtılması.
  • Damar çeperindeki dokuların diseksiyon yani ayrışma halini alması.

şeklinde sıralanan muhtemel tehlikelerin oluşumuna sebebiyet verebilir.

 Aort Topuzu Risk Faktörleri

Hastalığı risk faktörleri noktasında bakıldığında, bir önceki paragraflarda da ifade edildiği gibi yaş faktörü hayli öne çıkar ve aort topuzu risk faktörleri kapsamında değerlendirilen faktörlerin başında gelir. 

Bireyin yaşına ek olarak, hastalığın risk faktörleri içerisinde yer alan etkenler;

  • Sigara ve uyarıcı/bağımlılık yapan maddelerin tüketimi.
  • Hipertansiyon.
  • Göğüs bölgesinde görülen darbeye bağlı travmalar.
  • Vücut kütle indeksinin beklenen yüksek olması yani fazla kilolar.
  • Damar yapısı üzerinde etki sahibi olan genetik faktörler.
  • Atardamar sertliği yani ateroskleroz.

olarak sıralanabilir. 

Burada sigara tüketimine ve hipertansiyona ayrıca değinmek gerekir. Yapılan araştırmalar neticesinde ortaya çıkan sonuçlara göre; sigara tüketen bireylerde aort topuzu görülme ihtimali 8 kat artar. Bu durum hiç şüphesiz yaş faktörü ile sigara tüketiminin yan yana getirildiğine ne denli tehlikeli sonuçlar doğurabileceğinin görülmesi açısından önemli bir istatistiktir.

Yüksek kan basıncı olarak bilinen hipertansiyon, damar çeperlerinin deformasyonu esnasında önemli rol oynayan etkenlerden biri olduğundan dolayı hipertansiyonun kontrol altında tutulması, damar kaynaklı hastalıkların önüne geçilmesi adına kritik bir uygulamadır.

 Aort Topuzu Tanısı ve Belirtileri

Vücut sistemlerini deforme eden hastalıkların tümünde olduğu gibi aort topuzunda da, hastalığın semptomlarını belli etmesi ile tanı süresi arasında doğrudan bir ilişki vardır. Hastalığın belirtileri, genişlemenin boyutuna ve tipine bağlı olarak değişkenlik gösterebilir. Öyle ki birtakım aort topuzu hastalarında uzun yıllar herhangi bir semptom ile karşılaşılmamış ve hastalık tamamen şans eseri teşhis edilmiştir.

Hastalığın semptomlarını genel ifadelerle sıralamak istersek;

  • Sırt ve karın bölgesinde aniden ortaya çıkan, özellikle de karın bölgesinde uzun süre kaybolmayan ağrılar.
  • Mide bulantısı ve bununla ilintili olarak görülen kusma.
  • Ayağa kalkma esnasında dengeyi bulamama ve baş dönmesi.
  • Çene ve boyun bölgesinde ağrıya ek olarak görülen, ses kısılması ve nefes alışverişinde zorlanma yaşanması.

Hastalık kritik bir düzeye gelene kadar semptomların kendini belli etmemesi hiç şüphesiz tanının yani tedavinin gecikmesine sebep olur. Şüphe üzerine yapılan ultrason ve MR gibi görüntüleme teknikleri ile aort topuzu tanısı konulabilir. Tüm bunlara bakıldığında; risk grubu kapsamında yer alan hastaların düzenli aralıklarla yaptıracağı damar sağlığı kontrolleri, var olması muhtemel hastalıkların erken teşhisinin önüne açacağından hayli önemlidir.



1 yıldız2 yıldız3 yıldız4 yıldız5 yıldız (3 votes, average: 4,33 out of 5)
Loading...

© 2024 – Kalp Hastalıkları ve Tedavisi. Tüm Hakkı Saklıdır.

Okumakta olduğunuz bütün makalelerin hepsi bilgilendirme amacı ile hazırlanmaktadır. Okuduğunuz bütün tedavi metotları, ilaç isimleri doktor kontrolünde uygulanması gerektiği gibi, beslenme önerileri ise diyetisyen kontrolünde uygulanması gerekmektedir.